GZA, şimdiye kadar bir mikrofona dokunan en zeki, sert ve önemli MC’lerden biri olarak gösteriliyor. Wu-Tang Clan’daki kurucu rolü ve başarılı solo kariyeri ile hip-hop kültürünün ayrılmaz bir parçası oluyor The Genius. 1995’te GZA, sevilen klasik Liquid Swords’u piyasaya sürdü. Albüm kültürel bir temel haline geldi ve bugüne kadar en çok satan projesi olmaya devam ediyor. Genellikle Liquid Swords albümü ile akıllara gelse de, sanatçı kariyerinin geri kalanını bambaşka bir şekilde sürdürdü. Şimdi 50 yaşında olan GZA, hevesli bir satranç oyuncusu, öğretim görevlisi ve bilim insanı haline geldi.
GZA ile Toronto Üniversitesi yakınlarındaki küçük bir parkta oturduk. Burası aynı zamanda, Wu-Tang üyesi rapçinin, Vice x Fido’nun Extra Credit programında yer aldığı şehir. Pudding’de yayınlanan araştırmaya göre, en büyük kelime dağarcığına sahip ikinci rapçi olduğunu belirlenen The Genius ile röportaj yapmak için uygun bir yerdi burası. GZA ile konuşmayı başlamadan önce, GZA röportajı birkaç saniye bekletti. Her şeyi durdurdu, çimenlerde rastgele dolaşan siyah bir sincabın birkaç fotoğrafını çekti. “Bizde bu renk yok”, diye espri yaptı. Sincabın yüzüne dikkatlice zum yaptıktan sonra telefonunu tekrar kot cebine koydu ve “Tamam, şimdi başlayalım” dedi.
Daha önce hiç bu renkte bir sincap görmedin mi? Toronto’yu sık sık ziyaret eder misin?
Hayır, onları daha önce böyle görmemiştim [gülüyor]. Biz sadece kahverengi kuyruklulara sahibiz. Ama evet, arada sırada Toronto’yu ziyaret ederim. Son 20 yıldır yılda iki veya üç kez. Çoğunlukla sahne almak için ama burada da birkaç ders verdim. Toronto Üniversitesi’ni ziyaret ettim ve Montreal’de konuşma yaptım. Toronto harika bir yer. Zamanım olsaydı, sık sık gidip gelirdim. Burası güzel bir şehir.
Ders verme konusunda daha tutkulu hale mi geliyorsun? Bir süredir bunu yapıyorsun.
Benim için iyi bir geçiş olduğunu düşünüyorum. Biliyorsun, yaşlanıyorum. 91’den beri profesyonel olarak müzik yapıyorum. Önümüzdeki 10 yıl boyunca ders vermenin fena olmayacağını düşünüyorum. Planladığım bir şey değildi ama birden oldu. Yaptığım ilk konuşma Harvard’daydı. Bunu yapmamın nedeni, aslında Ghostface Killah’ın bunu yapmak istememesiydi. İçeri girdim ve ne hakkında konuşacağımı bilmiyordum. Daha sonra konuşmalara daha çok katılmaya başladım. Bu konuşmalar işime yaradı çünkü bilimi konu alan bir albüm üzerinde çalışıyordum. Bu bir domino etkisiydi ve ilham almak için fizikçilerle ve bilim adamlarıyla buluştuğum noktaya geldim. Hatta son zamanlarda bununla ilgili bir televizyon programı için de çalıştım.
Ders vermeye başladığınızda aynı zamanda satranç da oynuyordunuz. Tüm tutkularınız için zamanı dengelemek hiç zorlaştı mı?
Hayır, ama çok fazla hazırlık gerekiyordu. Konuşmaların uzun bir kısmını yazmanız gerekir. Sonrasında ne söyleyeceğinizi kafanızda oturtmanız gerekir. Çok ama çok fazla yazı, tıpkı müzikte olduğu gibi.
Müziğiniz hakkında konuşalım. Liquid Swords 20 yaşına girdi ve birçok kişi hala etkisinden bahsediyor. Hip-hop hayranları için mükemmel bir albüm. Geri dönüp baktığınızda, proje sizin için ne ifade ediyor?
Yani, sadece üzerinde çalıştığım bir albümdü. İnsanlar üzerinde ne tür bir etki yaratacağı hakkında hiçbir fikrim yoktu. Bugün hala anlamıyorum. Sadece yapmayı sevdiğim şeyi yapıyordum ve sonuç iyi oldu. İnsanlar buna büyük saygı duyuyor. Bazı insanlar bana geliyor ve Liquid Swords’un tüm zamanların en sevdikleri albümü olduğunu söylüyor.
Bence artık Liquid Swords’tan kültürel bir temel olarak bahsediyor. Müzikal önemi kültürel öneme kadar genişledi. Hip-hop’a ilk başladığımda Liquid Swords olmazsa olmaz bir proje olarak bana sunulmuştu.
Bunu duyduğuma sevindim. Ana akım radarının dışında olsam bile, bu kadar uzun bir kariyerim olduğu için minnettarım. Biliyorsun, bugün hala sahne alıyorum. Varlığımız (Wu-Tang Clan) ana akımda hissedilmiyor tabii, ancak yine de festivallerde headline oluyoruz. Ve fark ettiğim bir şey, kalabalığımızın hala genç olduğu. Benim yaşımdaki insanlar için sahne almıyoruz. Dinleyicilerimiz 19, 20 yaşında.
Sizinle oturmadan önce, The Arsenio Hall Show’un bu muhteşem kesiti bana gönderildi. Sanırım bu kaydedilen son bölümdü ve siz Wu-Tang, KRS-One, MC Lyte, A Tribe Called Quest ve bir çok kişiyle birlikte sahnedeydiniz. Neredeyse hip-hop’un Rushmore Dağı gibiydi. Bu geceyi hatırlıyor musun?
Ah evet! hatırlıyorum. Verse’ü yazan bendim ama Dirty (Ol’ Dirty Bastard) söylemek istedi. Bana yalvarıyordu, “lütfen, lütfen yapmama izin ver!” diye. Ama Sonunda benim yapmama izin verdi. Bu harika bir andı aslında. Herkes oradaydı.
Once Upon A Time In Shaolin’den bahsetmeliyim. RZA, 88 yıl sonra çıkacağını söyledi. Plan hala bu mu?
Bilmiyorum. Sanırım öyle, ama asla bu planın bir parçası olmadım. Demek istediğim, bundan 88 yıl sonra müzik çok farklı olacak.
Cole Porter’ın duyulmamış müziklerini yayınlamak gibi olurdu.
Evet. 88 yıl sonra bugün bir şey yayınlayan birini hayal edebiliyor musunuz? Kitleler buna vals yapmazdı. Bundan 88 yıl sonra müziğin nasıl olacağını bilmiyoruz.
Hala açlık varken, şimdi duyulmasını mı istiyorsunuz?
umurumda değil. Yani, albümü kendim dinlemedim.
Baştan sona dinlemedin mi?
Hiç dinlemedim! RZA dışında hiçbir Wu üyesinin dinlediğini sanmıyorum. Uzun bir zaman diliminde toplanmış bir albümdü. Onu üreten adam (Cilvaringz), 12 yıl boyunca yaptı. Her sahnemizde bizi kaydederdi. Bunun için en son altı yıl önce New York’ta bir verse yazmıştım. Ondan önceki son sefer, yaklaşık 10 yıl önce Londra’daydı. Bu verse’ler dahil olabilir, ama emin değilim. Verse’ün parasını ödedi ve sonra her şeyi bir araya getirdi. Kulağa nasıl geldiğini bilmiyorum.
Albümü Martin Shkreli’nin satın alması ya da artık sonsuza dek ona sahip olması sizi rahatsız ediyor mu?
O biraz aptal. Bununla ne yaptığı umrumda değil, ama evet, hayal kırıklığı yaratıyor.
Daha önce bilime olan sevginizden bahsetmiştiniz. Müzik yaparken o aşk kendiliğinden mi geldi?
Normalde bir albüm yaparken konseptli yapıyorum. Ana konumun bilim olmasının harika olacağını düşündüm. Aralarından seçim yapabileceğiniz çok fazla bilgi var. Her şeyin bilimi hakkında devam edebilirsiniz. Olay şu, ben bilimden bahsettiğimde, insanlar gerçekten araştırmaya başladı. 2002’de The Legend of the Liquid Swords albümünü yaptım ve orada şöyle bir kesit var “The nature and the scale of events don’t make sense. A storm with no warnin’, you’re drawn in by immense. Gravity that’s gone mad, clouds of dust and debris. Moving at colossal speeds, they crush an emcee”.
Gezegenler ve uzay hakkında bir anda yazmaya başlamadım. Ben büyürken, rapçi olmak en zeki, entelektüel ve en esprili rapi yazmak demekti. Ve biz de bunu yaptık. O zaman öğrendiklerimizi birleştirdik. Biliyorsunuz, biz küçükken anne ve çocuğu öğreniyorduk. RZA, 15 yaşındayken bir kafiyesi vardı, burada “my mind flashed back to an eerie mood, when I was just a sperm cell in a fallopian tube.” diyor. Hep farklı rap yapıyorduk. Bilimi konu olarak kullanmaya karar verdim.
Wu-Tang Clan, Shaolin Kung Fu gibi “inek” konuları benimseme konusunda benzersizdi. Hip-hop, o zamanlar gerçekten “inekliğe” dokunmuyordu. Rap sahnesinden hiç tepki aldınız mı?
Başlangıçta kimse müziğine böyle şeyler eklemiyordu. Shaolin’i ya da herhangi bir şeyi tam olarak kucaklamıyor olabilirler, ancak rapçiler hala esprili ve zekiydi. Daha sonra rapçiler “Bilimsel Sihirbaz” gibi isimler almaya başladı. Biliyorsunuz, Kool G Rap “Rap’ın Kool Dahisi” (Kool Genius of Rap) idi. Günümüzde, tamamen farklı. Adınızdaki “dahi” yerine, insanların “murder” veya “pimp” var. Unutmayın, ailede üç “katilimiz” var – Ghostface Killah, Killah Priest ve Masta Killa. Ama insanları öldürmekten bahsetmiyorlardı, onlar mikrofonda katil olmaktan bahsediyordu.
Hip-hop’un şu anki durumu seni rahatsız ediyor mu?
Durum biraz kötü. Lirik olarak, büyüme ve gelişme yok. Bu, tüm rap’e bir darbe değil, orada gerçekten yetenekli birçok sanatçı var. Müziğin değiştiğini anlıyorum ve bu harika ama türün lirikal kısmı geriledi. Bugün duyduklarımın çoğunu oturup yazmanıza gerek yok. Rapçiler oturup kaliteli kafiyeler oluşturmalı.
Hip-hop söz konusu olduğunda, lirik yeteneğe daha fazla vurgu göreceğimizi düşünüyor musunuz? Elbette bilinçli rapçilerimiz var ama ana akıma göre demek istiyorum.
Olacak ama eskisi gibi olmayacak. Rap’in her zaman kendini beğenmiş bir havası olmuştur. Bu, “Rapper’s Delight” a kadar gider. Ama şimdi sadece bu var. Ve sadece ne söylediğin değil, nasıl söylediğin de önemli. Mesaja ihtiyacınız var, akışa ihtiyacınız var ve ses uyumuna ihtiyacınız var. Son zamanlarda rapçilerin sadece kadınlara saygısızlık ettiğini görüyoruz. Kendrick ve J. Cole, Dead Prez ile 90’larda yaşadıklarımızı temsil ediyor. MC’ler artık daha rahat. Eskiden böyle değildi. MC olduğunuzu söyleyemezdiniz çünkü insanlar sizinle kapışmak isterdi.
Hiç başına geldi mi? Hiç sokakta sana meydan okundu mu?
Mahallede bir çocuk vardı ve adı Captain G Whiz’di. Haftalarca onu aradım. Cep telefonumuz yoktu, mesajlaşamazdık. Onun bölgesine sık sık gidip onu bekledim. Killah Priest benimleydi ve o zamanlar sanırım 14 yaşındaydı. Sonunda G. Whiz’i bulduk, 30 arkadaşı etrafımızı çevirmişti ve onun sokağında onunla kapıştım. Killah Priest o günü hatırladığında, dayak yiyeceğimizi düşündüğünü söylüyor. Eskiden en iyi MC olmak için daha fazla motivasyon vardı. David Geffen, benimle sözleşme imzaladıktan sonra, bir keresinde herhangi bir rapçi ile anlaşmak istemediğini söylemişti. Ama bunu söylemesinin nedeni, aynı hikâyeyi duymaktan bıkmış olmasıydı.
“Aynı hikâye” derken ne demek istiyorsun?
Eh, rapçiler kendileri hakkında bir film yaptıklarında, her zaman aynı hikâye oluyordu. “Müzikle ilgileniyordu ama uyuşturucu satıyordu”. Rapçiler Hollywood’da asla yazar olamaz, işe yaramaz. Bunu asla yapamazdık çünkü aynı hikâyeyi yazıyor olurduk. Çoğu insanın anlamadığı şey bu. 100 sanatçıdan sadece biri kendi sesiyle rap yapabilir. Geri kalanlar taklitçidir. Eşsiz bir sanatçınız olduğunda, Kuyruklu Yıldızı gibidir, çünkü sık gelmez. Örnek olarak Adele’i ele alalım. Güçlü, güçlü müzik yapıyor ve başka hiç kimseye benzemiyor. Bu yüzden çıkışlarının ilk haftasında en çok albüm satışına ulaşıyor. O farklı. Alanis Morissette de aynı, Nirvana da ve Wu-Tang de aynı.
Parçalarınız hakkında her zaman söylediğim bir şey, çok görsel olduğudur. Sözlerinizde görsel ayrıntılara büyük önem veriliyor.
Çünkü rap görsel bir dildir. İnsanları içine çekmek için bir dünya yaratmalısın. Bana göre her satırın görsel olması gerekiyor. Bazen iki satır yazmam iki gün sürebiliyor. Defterime bakarsanız, tüm satırlarımın sadece birer cümle olduğunu görürsünüz. Birçoğu bir araya gelmiyor, ama ben onları birbirine karıştırıyorum. Ağaçlar hakkında yazmaya başlarsam, belki çevre düzenlemesi hakkında yazmaya başlarım. “Animal Planet” şarkısını yazdığımda Animal Planet kanalını izliyordum. Bazı şovların anlatıcısı, “fokların yağlarıyla ziyafet çeken kutup ayısı” dedi. “Ah, bu bok kulağa güçlü geliyor” dedim. Inspectah Deck bir keresinde bana tek ihtiyacın olanın güçlü cümleler olduğunu söylemişti. “Shackling the masses with drastic rap tactics”.” gibi satırlar bu şekilde oluyor.
Bu yüzden bir süre “blubber” sözcüğünü aklımda tuttum, sonra birgün Guns N’ Roses dinliyordum ve ilham aldım. Sonra onu bir araya getirebildim ve “Welcome to the Jungle where the cat loves to scratch. The rat squeals. And the polar bear feasts on the blubber of seals”. O şarkıda bütün hayvanlar insanları temsil ediyordu. Her hayvanın bir mesajı vardı, bu yüzden her satırı güçlü bir şekilde yazmam gerekiyordu. ” The chimps they grow hemp “, bu bir metafor, sanki ot satıyorlarmış gibi. Ancak bu sözler zaman alır ve düzgün bir şekilde bir araya getirilmesi gerekir.
Peki bu anlamda yazma stilinizi bir puzzle’a benzetebilir misiniz?
Evet, kesinlikle bir puzzle. Tam olarak Rakim’in dediği gibi, “fitted like pieces in a puzzle, it’s complicated”. Ne yazarsam yazayım onu bir araya getirmeliyim. Kot pantolon hakkında yazıyorsam, boyayı, pamuğu ve pamuğun nereden geldiğini düşünmeye başlamalıyım. belki o zaman kendi genlerimi, kendi genetiğimi düşünmeye başlarım. Metaforlar ve benzetmeler öyle bir gecede gelmez.
Sence insanların çoğu sözlerini algılıyor mu?
Evet. Bir zamanlar, adını anmayacağım, bir sanatçı vardı. Her neyse, bir keresinde benden hoşlanmadığını söyledi çünkü raplerim çok akıllıca ve ona aptalca geliyor. Ama bununla ilgili değil, çünkü aslında parçalarımı dinlemedi. Sokakta konuşsan da benim sözlerim senin sözlerini ezecek. Bir verse’üm var: “I come from a place where they say, death comes too soon. Where the hoods on the block, dance to a different tune. Every night and every day, hotels of foul play. Turns fatal, when this hostile land of AK’s. On any date, not wait to pump them rounds. The reminder; it’s a murderer stomping ground.” Dostum, bu sözler senin küçük sözlerini ezecek. Bir sanatçı olarak, müziğimle dünyalar yaratmak benim işim. Yani aptal olacak kadar akıllı değil. Ben sadece çok daha görselim. Belli ki, o adam hiç dinlemedi. Sözlerimi gerçekten dinlemiş olsaydı, bunları söyleyeceğini sanmıyorum.
Bu Röportaj 21 Eylül 2016 tarihinde Aidan D’AOUST tarafından Complex Canada adına yapılmıştır.
https://www.complex.com/music/2016/09/interview-gza-uniqueness-lyricism-science